Maalesef aramanızla eşleşen bir sonuç bulamadık.
Dergi
Sayı: 28

Devlet

“Devlet ne kadar yozlaşmışsa,
o kadar çok kanun olur.”
Tacitus
Geniş anlamda insanlık tarihiyle yaşıt olmamakla birlikte, uzun bir süredir ‘devlet’ ya da benzeri siyasal örgütlenmeler insan hayatının ayrılmaz bir parçasını oluşturmuştur. Siyasal düşünceler tarihine genel bir bakışla, muhtevası ve biçimi farklılık taşısa da, bir siyasal örgütlenme tarzı olarak devletin doğasına, kökenine, yapısına, işleyişine ya da işlev ve hedeflerine dair çok çeşitli düşünceler ve çözümleme tarzları ile karşılaşmak mümkündür. Yetkin siyasal örgütlenme biçimi olarak gördükleri Polis’i yücelten Sokrates, Platon ve Aristoteles gibi Antik Yunan düşünürleri, devletin insan doğasıyla uyumunu ve siyasetin ahlaksallığını dile getirmişlerdir. Polis’in yıkılışı, teorik alanda Stoacı düşünceyle ‘kozmopolitizm’i, pratikte ise imparatorluk örgütlenmesinin meşruiyetini ve yüceltilmesini gündeme getirmiştir. Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılışıyla başlayan, merkezî bir devletin olmadığı feodal dönem, Hıristiyanlığın kurumsal ifadesi olan Roma Katolik Kilisesi’nin iktidarıyla kesişmektedir. ‘Modern Devlet’ bu parçalı ve kırılgan iktidar yapısının reddi üzerine kurulmuş ve kendisinden önceki siyasal örgütlenme tarzlarından oldukça farklı olan ve modern dönem boyunca gücünü ve etkinliğini sürekli arttırmış egemen birimdir. Modern dönemin asli tartışması, bu yeni egemen gücün ya da Leviathan’ın merkezinde yer aldığı bir bağlamda gerçekleşmiştir. Bu egemen birimin meşruiyetini rasyonel bir temelde kurgulanan ‘toplumsal sözleşme’ fikrine dayandırmaya çalışan Suarez, Hobbes, Locke, Rousseau gibi düşünürler;
sözleşme fikrini ‘kurgusal’ ve ‘yapay’ bularak ‘ahistorik’ olmakla itham eden organik teori yanlıları ve devleti çatışmayla açıklayan düşünürler ve sonraki
dönemde bunları takip edenlerin hepsi bu modern/post-modern tartışmanın temel öznelerini oluşturmaktadır.Modern ulus devletin kuruluşuna Fransız Devrimi öncülük etmiştir. Devrim merkezî devletin kuruluşuna sadece öncülük etmekle kalmamış aynı zamanda devlet önceki devirlerde ulaşamadığı güce ve kudrete ulaşmış; bir anlamda Leviathanlaşmıştır. Bu güç kendisini dengeleyebilecek tüm kurumları ya ortadan kaldırmış ya da zayıflatarak bireyi bu mutlak gücünün karşısında yalnız bırakmıştır. Nitekim, muhafazakarlık devrim sonrası gücünü artıran ve merkezîleşen bu güce karşı bir tepki olarak doğmuştur. Duman’ın makalesinde de aktardığı gibi, Muhafazakâr düşünür Bonald, Jakobenlerle başlayan modern devletin gerçekleştirdiği zorunlu askere alma uygulamasını bir tür
‘despotik gasp’ olarak görmektedir. Devrim sonrası modern devletin artan baskıcı gücü ve bunun tehlikeli sonuçları konusunda insanlığı uyaran muhafazakârların haklılığını, 20. yüzyılda gerçekleşen dünya savaşları ortaya koymuştur. Ulus devletler tam iki defa dünyayı ateşe vermiş, milyonlarca insanın (hatta bitki ve hayvanın) telef olmasına neden olmuştur Bu bağlamda modern devletin bireyi ezen merkezî gücünü eleştiren Nisbet’e değinmeden geçmek doğru olmayacaktır. Nisbet özellikle devletin sınırsız güce ulaşmasının potansiyel riskleri, ara kurumların otoritesinin kayboluşunun yarattığı boşluk, savaş ve devlet arasındaki ciddi ilişki konusunda önemli uyarılarda bulunmuştur. Ona göre zamanımızın en büyük toplumsal ve siyasî sorunu, ara kurumların (aile, dini kurumlar, dernekler vb.) zayıflatılması ve aynı hızla eli herkese ulaşan ve hayatın her veçhesini yönetmek isteyen dev bir devletin oluşması ve gittikçe güçlenmesidir. Bu çerçevede devleti büyüten en önemli değerin savaş olduğuna inanan Nisbet, militarizme karşı bir duruş sergilemiştir. Savaşı geleneksel bağlılık ve kurumların kökünü koparan hatta onları yıkan devlet gücünün başlıca yayılma aracı olarak görmüştür. 1 Nisbet’e göre devlet aşkın bir yapıya bürünüp iktidarını mutlaklaştırdığı takdirde geri dönüşü olmayacak bir şekilde ‘gevşek bireyler’ denilen kişilikler yaratacaktır. Hiç şüphesiz Nisbet de diğer muhafazakârlar gibi devletin bu sınırsız gücünün sınırlandırılmasının ancak ara kurumların güçlenmesiyle mümkün olduğuna inanmaktadır. 20. asrın sonlarından itibaren genel olarak devlet özel olarak da ulus-devlet sorgulanmaktadır. Küreselleşme dalgasının ve post-modern akımların da etkisiyle, ulus-devlet hem yukarıdan hem de aşağıdan aşınmaya başlamıştır. Geleceğin nasıl şekilleneceği, modern devletin alacağı biçim günümüzdeki temel entelektüel tartışma alanlarını oluşturmaktadır.Devlet özel sayımızın ilk makalesi Yılmaz Çolak’a ait. Çolak başlıktan da anlaşılacağı üzere; “Modern Devletin Çeşitlilikle İmtihanı” makalesinde, kültürü tanımlayan modern devletin farklı kültürler karşısındaki tutumunu eleştirel bir bakış açısıyla çözümleyerek, bu açıdan devletin kriz içinde olduğunu ifade etmekte ve 20. yüzyıldaki modern devletin çeşitlilikle imtihanının, temel prensiplerinin yeniden düşünülmesine neden olacağı değerlendirmesinde bulunmaktadır. Dergimizin ikinci makalesi Muhafazakârlığın devlet anlayışına eleştirel bir tarz ile yaklaşan Fatih Duman’a ait. Duman, makalesinde öncelikle modern devletin tanımlamasını yapmakta ve akabinde modern devletin artan merkezî gücüne karşı tepki olarak doğan muhafazakârlığın içinde barındırdığı farklı devlet anlayışlarını ortaya koyarak bunların eleştirel bir analizini sunmaktadır. Hayrettin Özler, devlet – sivil toplum ayırımını eleştirdiği yazısında, bu ayrımın devleti ciddi bir meşruiyet problemi ile karşı karşıya getirebileceğini ve aslında toplumun bir parçası olan idareyi de anlaşılmaz kılabileceğini iddia etmektedir. Ayrıca bu ayrımın devleti daha otoriter, totaliter ve müdahaleci kıldığı savunusu da dikkate değer bir iddia. İlk bölümün son yazısı Hanifi Macit’e ait. Macit, makalesinde ünlü Liberteryen filozof Robert Nozick’in görünmez el ile kendiliğinden doğan bir düzenin sonucu olarak ortaya çıkan minimal devlet anlayışını konu edinmektedir. Bu sayımızda Kemal Karpat Hoca ile okuyucumuzun çok istifade edeceğini düşündüğümüz, bizce başyazı olmayı hak edecek kadar iyi bir mülakat sunuyoruz. Osmanlı ve Cumhuriyetin devlet anlayışını, ufuk açıcı bir perspektifle farklılıklarını ve benzerliklerini ortaya koyan mülakat, bugünkü devletirey sorununun kökenlerini herkesin anlayacağı bir şekilde okuyucuya sunmaktadır. Özellikle mülakatın sonunda Kemal Karpat hocanın kendisini ‘radikal bir muhafazakâr’ olarak tanımlaması ve bu kavramı açıklaması okuyucu için ilginç bir nokta olmaya aday. İslam ve devlet arasında tarihsel ve köklü bir ilişkinin olduğunu ileri süren Hasan Şen’in makalesi ise, İslam’ın ve İslamcıların devlet algısını tahlil etme çabasına odaklanmaktadır. Bu sayımızın derkenar bölümünün ilk yazısı Mevlüt Özben’in. Özben, “Zaman – Mekân” ilişkisi çerçevesinde yaşam formlarını ve 3D Modernliğini eleştiriye tabi tutmuş ve kendisinin deyimi ile “klasik modernlik evresi ile bugünün modern dünyasını karşılaştırabilmek amacıyla 3D modernlik biçiminde kavramsallaştırılmış teorik kurmacayı tartışmış”. Nuray Karaca, sosyolojik olarak cemaat tanımını yaparken yeni patronaj ilişkileri çerçevesinde bir ara form örneği olarak cemaat yurtları üzerine yapılmış bir araştırmanın sonuçlarını makalesinde değerlendirmektedir. 20. yüzyılın en önemli ekollerinden biri hiç şüphesiz Frankfurt Ekolü. Bengül Güngörmez bu ekol üzerinde etkide bulunmuş filozoflardan Hegel, Marks, Weber ve Gramsci’ye odaklanarak onların eleştirel teoriye katkılarını ele aldığı yazısı ile derkenar bölümünü bağlıyoruz. Şüphesiz devlet, felsefî, sosyal, siyasal, ekonomik, etik vb. birçok boyutu olan bir kavram. Dergimizin bu sayısıyla devleti yeni perspektifler ışığında çeşitli boyutlarıyla tartışmaya ve eleştiriye tabi tuttuk. Sadece ulus-devleti değil genel olarak devleti; sadece tarihsel boyutlarıyla değil güncel boyutlarıyla da devlet kurumunu ve kavramını ortaya koymaya çalıştık. Bu özel sayımızın, devlet tartışmalarına katkı yapacağını umuyor, devletin mutlak gücünün sınırlandığı, devlete karşı ara kurumların güçlendiği ve bireyin bu çerçevede daha iyi korunduğu; kendi iradesiyle benimsediği değerlerine bağlı, özgür ve müreffeh bir Türkiye’ye hep birlikte erişmeyi diliyoruz…
Serhat Buhari Baytekin

Daha Fazla Göster

Muhafazakâr Düşünce Dergisi, Tübitak-ULAKBİM tarafından dizinlenmektedir.

BİZİ TAKİP EDİN

MOBİL UYGULAMALARIMIZI İNDİRİN

Tanıtım Filmimiz

VİDEOLAR

ETKİNLİKLER

Şehadetinin 100. Yılında Said ...

Türkiye’nin yakın tarihini şekillendiren siyasi ve entelektüel şahsiyetler içerisinde Said Halim Paşa önemli ve özel ...

Detaylar
İman, Duruş ve Diriliş - Sezai...

Şair ve yazar olarak tanımlanan Sezai Karakoç 22 Ocak 1933 yılında Ergani ilçesi Diyarbakır doğumludur. Babası Yasin Bey olup 1. Dü...

Detaylar
Vefatının 40. Yılında Erol Gün...

Prof. Dr. Erol Güngör, Türk düşünce hayatının yirminci yüzyıldaki en etkili isimlerinden biridir. Bir akademisyen, ...

Detaylar