Maalesef aramanızla eşleşen bir sonuç bulamadık.
Dergi
Sayı: 13

Edebiyat

Değişim sancıları ve kimlik krizi yaşayan bütün toplumlarda, yazar ve şairler, kendilerine edebiyatın dışında da roller biçerler; aynı zamanda ya inkılâpçıdırlar yahut ahlâkçı, ya “ilerici”dirler yahut “muhafazakâr”; yani dolaylı veya dolaysız, mutlaka siyasetle ilgilenirler. Çünkü gidişat karşısında kendilerini sorumlu hisseder, romanın, hikâyenin, şiirin vb. diliyle doğru bildiklerini söyleyerek, hatta bazan siyasete bizzat girerek ya iktidarın yanında yahut karşısında yer alır, yanlışları düzeltmeye, eğrileri doğrultmaya çalışırlar. Onların bu gayretleri zaman zaman estetik  kaygılarının bile önüne bile geçebilir.Diktatörler, “şef”ler, eylem adamları, hatta demokrasilerde siyasî parti liderleri, başta şair ve yazarlar olmak üzere bütün sanatçıları yanlarında görmek istemiş, onları “ideoloji”nin, “devrim”in, “parti”nin vb. taleplerine uygun eserler vermeye zorlamışlardır. Elbette hiçbir gerçek yazar siyasete bu şekilde, yani zorlanarak müdahil olmayı istemez. Ancak edebiyatı siyasetten soyutlamak da mümkün değildir; sanat ve edebiyat adamları, isteseler de istemeseler de, geçmişin ve içinde yaşadıkları ânın şartlarına bağımlıdırlar. Özellikle modern toplumlarda, siyaset, devleti yönetmeye talip olan siyasî partilerin sınırlarını çoktan aşmış, sivil inisiyatifler de en az siyasî partiler kadar etkili olmaya başlamışlardır.
Kısaca söylemek gerekirse, insanların bulunduğu her yerde siyaset vardır. Herhangi bir şekilde susturulan, bastırılan kalabalıkların homurtuları bile bir çeşit siyasettir. Yazar, Robenson gibi tek başına bir adada yaşamıyorsa, sorumluluk hissediyor, fikrini söylüyor, gelecekle ilgili hayaller kuruyor, itiraz ediyor, eleştiriyorsa, siyasetin içindedir. Bir yazar veya şairin kendini bir siyasî partiye yakın hissetmesi, hatta bu partide bizzat siyaset yapması da mümkün ve tabiidir. Ancak gerçek bir yazar, kendisini yakın hissettiği siyasî partinin iktidara gelmesi halinde bile muhalif duruşunu koruyabilir. İktidarın bulunduğu her yerde gizli veya açık baskı ve sansür vardır. İktidar, sadakat bekler; bir yazarın körükörüne sadakati, kendi kendini iktidarın talepleri doğrultusunda sansür etmesi, hürriyetini kendi eliyle kısıtlaması demektir. Yazarın muhalif duruşunu koruyup siyasî partileri ve gündelik siyaseti aşarak daha üst seviyede bir siyaseti tercih etmesi, kendisini yakın hissettiği siyasî iktidar için daha faydalı olabilir. Muhafazakar Düşünce’nin, yeni sayısında edebiyatın siyasetle ilişkisini ele alırken bu görüşlerden hareket ettiğini  rahatlıkla söyleyebiliriz. Elinizdeki sayı ya ciddi emek mahsulü makalelerle katkıda bulunan akademisyenler ve yazarlar, bizde, edebiyatın özellikle Tanzimat’an sonra bir siyasî muhalefet aracı olarak nasıl kullanıldığını, çeşitli dönemlerde edebiyat adamlarının siyaset ve siyasî aktörler karşısında nasıl bir tutumu benimsediklerini, Tek Parti devrinde siyaset  edebiyat/siyasetçi edebiyatçı arasındaki problemli ilişkiyi, edebiyatı siyasete
karşı bağımsızlaştırmaya çalışanların geliştirdikleri söylemi, bazı önemli edebiyat adamlarının politik ilişkilerini, Türk romanına yansıyan siyasî süreçleri, darbeleri vb. enine boyuna irdelediler. Önemli ve ufuk açıcı bir sayı hazırladığımıza inanıyoruz. Adalet konusunu işleyeceğimiz yeni sayıda buluşmak üzere hoşçakalınız.
Beşir Ayvazoğlu

Daha Fazla Göster

Muhafazakâr Düşünce Dergisi, Tübitak-ULAKBİM tarafından dizinlenmektedir.

BİZİ TAKİP EDİN

MOBİL UYGULAMALARIMIZI İNDİRİN

Tanıtım Filmimiz

VİDEOLAR

ETKİNLİKLER

Şehadetinin 100. Yılında Said ...

Türkiye’nin yakın tarihini şekillendiren siyasi ve entelektüel şahsiyetler içerisinde Said Halim Paşa önemli ve özel ...

Detaylar
İman, Duruş ve Diriliş - Sezai...

Şair ve yazar olarak tanımlanan Sezai Karakoç 22 Ocak 1933 yılında Ergani ilçesi Diyarbakır doğumludur. Babası Yasin Bey olup 1. Dü...

Detaylar
Vefatının 40. Yılında Erol Gün...

Prof. Dr. Erol Güngör, Türk düşünce hayatının yirminci yüzyıldaki en etkili isimlerinden biridir. Bir akademisyen, ...

Detaylar