Muhafazakâr Düşünce dergisi olarak yine oldukça zengin bir içerikle karşınızdayız. Bu sayımızın dosya konusu “Avrupa’da Aşırı Sağ ve İslamofobi”. Bu sayımızla giderek artan ve olumsuz etkileri her geçen gün biraz daha hissedilen güncel bir soruna parmak basmayı hedefliyoruz. Avrupa’da son dönemde aşırı sağ siyasal partilerin güçlenmesini, aynı kapsamda çalışmalar yürüten birtakım oluşumların hem daha görünür hem daha etkili hâle gelmesini, yalnızca bu ülkelerin iç sorunu olmak görmek mümkün değil. Zira başta Müslümanlar olmak üzere, azınlıkta bulunan etnik ve dinî grupların her biri bu gelişmelerden olumsuz şekilde etkileniyor. “İslamofobi” çerçevesinde ortaya çıkan yaklaşımlar ise Müslümanların adeta bir tehdit altına girmesine neden oluyor.
İslamofobik eğilimler, Müslümanların sistem dışı bırakılması ve ötekileştirilmesi yaklaşımlarını içeriyor. Dergimizin basıma gireceği günlerde, aralarında Fransa eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin de bulunduğu üç yüz “aydın”ın Kuran-ı Kerim’den bazı ayetlerin çıkarılmasına yönelik talepleri bu bakış açısının en belirgin örneklerinden birini teşkil ediyor. Bu dilin hoşgörü, barış ve birlikte yaşama kültürü gibi kavramların oldukça uzağında kaldığı çok açık. Yaşanan bu son gelişme bile bu sorunun kapsamlı bir şekilde tartışılmasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Dolayısıyla bu sayımızı, söz konusu soruna ayırmayı tarihsel ve toplumsal bir sorumluluk olarak da gördük. Karşılaşılan sorunu hem doğru şekilde tahlil etmek hem de doğru cevapları üretebilmek için dergimizin bu sayısının mütevazı bir katkı olmasını ümit ediyoruz.
Özcan Hıdır tarafından kaleme alınan “Avrupa’da “Aşırı Sağ”ın Dinî-İdeolojik ve Tarihî Temelleri-Kökenleri” başlıklı makale Avrupa-Batı’daki Aşırı Sağ Grup-Partiler ve Temel Tezâhürleri-Karakteristiklerini açıklayarak islamofobi, göçmenfobi, Nasyonal Sosyalizm-Nazizm ve Irkçılık- Kültürel Irkçılık kavramları üzerinden tartışma yürütüyor. Makale de ayrıca Kitâb-ı Mukaddes’in radikal yorumları ve aşırı sağcı (Radikal-Extrem-Fundamentalist) Yahudi-Hıristiyan-Protestan-Evanjelik grupların aşırı sağ retoriğe etkisi de ele alınıyor.
Halil Kürşad Aslan “Aşırı Sağın Yükselişi: Resme Küresel Perspektiften Bakmak” başlıklı çalışmasında Avrupa’ da aşırı sağın yükselişini küresel bir perspektiften ele alıyor. Yazara göre, aşırı sağ partilerin güç kazanmasını açıklayan en önemli parametre, küresel ekonomik sistemdeki değişim ve dönüşümlerle beraber küreselleşmenin toplumsal dokularda ve kültürel alanda yarattığı tahribat ile ilgili. Aslan bunun yanında son dönemde gözlemlenen ekonomik durgunluk ve genç işsizliği, artan şiddet ve terör olayları, göçmen dalgasının dünyayı sarmasıyla tetiklenen milliyetçilik ve popülizm gibi faktörlerin aşırı sağı ve yabancı düşmanlığını beslediğini savunuyor.
Bilgehan Öztürk ise “Avrupa’da Şiddete Varan Radikalleşme ve Sağ Aşırıcılık” başlıklı yazısında Avrupa’da son dönemde Müslümanlar başta olmak üzere farklı etnik ve dini gruplara yönelen saldırıları ele alıyor. Yazarın altının çizilmesi gereken tespiti, Avrupa ülkelerinde şiddet içermeyen radikal sağ siyasetin yükselişinin yanı sıra, gerek örgütlü hareketler gerekse de gayrı resmi sosyal ağlar veya bireyler eliyle gerçekleşmesi muhtemel aşırı sağ şiddetine yönelik. Bu gelişmelere rağmen aşırıcılık ve radikalleşme gibi olguların temelde dini hareketler ekseninde ele alındığını koyması oldukça önem taşıyan bir diğer tespit olarak karşımıza çıkıyor.
Derda Küçükalp, aynı sorunu teorik bir perspektiften ele alıyor. Bu bağlamda, yazar, “Egemenliğin Mantığı, Faşizm ve Şiddet” adlı makalesinde, şiddet temelli siyasetin kendisini en belirgin şekliyle faşizmde kendisini gösterdiğini ortaya koymakta. Küçüklap, faşizmi karakterize eden özellikler bağlamında modern egemenlik mantığıyla ilişkisinin izlerini sürüyor.
Dünyanın farklı yerlerinde aşırı sağ hareketlerin yükselişi ve İslamofobik eğilimlerin güçlenmesinde en önemli faktörlerden biri İslâm dininin dayandığı temel esasların kasıtlı ve ısrarlı bir şekilde yanlış anlatılması. Batılı literatürde İslâm’ın savaş ve şiddet konularına bakışının çarpıtılarak verildiği ve buradan hareketle günümüzdeki Müslüman toplumlarına yönelik bir düşmanlık algısının üretilmeye çalışıldığı hemen herkes tarafından kabul edilen bir gerçek. Bu bakımdan, İslâm dininin söz konusu kavramlara bakışını doğru anlamak ve değerlendirmek söz konusu olumsuz bakış açısına karşı etkili cevaplar üretilmesi bakımından hayatî bir önem taşıyor. Bu sayımızda yer verdiğimiz makalelerden biri, tüm dünya Müslümanların ihtiyaç duyduğu bu hakkaniyetli arayışa esaslı bir girizgâh teşkil ediyor. Dr. Hasan Doğan’ın kaleminden çıkan “İslam Hukuku Açısından Müslümanlar ve Müslüman Olmayanlar Arasındaki İlişkinin Dayandığı Esaslar Işığında Savaş-Şiddet Kavramları” başlıklı makale, Müslümanların ve gayrimüslimlerin ilişkileri bağlamında İslam dininin savaşa ve şiddete yönelik bakışını hukukî bir perspektif içinde analiz ediyor. Bu derinlikli çalışma, barışı ve sevgiyi esas alan bir din olan İslâm ile ilgili olarak oluşturulmaya çalışılan suni ve haksız algının değiştirilmesi bakımından oldukça anlamlı bir çerçeve sunuyor.
Takip eden makale, Enes Bayraklı ve Oğuz Güngörmez’in ortak imzasını taşımakta. Bayraklı ve Güngörmez, literal açıdan “İslamofobi” ve “antisemitizm” kavramlarını karşılaştırmalı olarak değerlendiriyor. Yazarlar, bu bağlamda, özellikle “İslamofobi yeni anti-Semitizm mi?”sorusunun cevabını arayan güncel akademik literatürü tarıyor. Literatür taramasının alana hakimiyeti gerektiren zorlu bir çaba olduğu malûm. Yazarlar, “İslamofobi ve Anti-Semitizm Karşılaştırmalarını Anlamlandırmak: Kapsamlı Bir Literatür Değerlendirmesi” başlıklı makalelerinde bu yükü başarıyla taşıyorlar.
Bu sayımızın dosya konusuyla ilgili makalelerden bir diğerinin yazarı Hatice Sezer. Sezer, yirminci yüzyılın ilk yarısında Avrupa’da yükselen faşist rejimlerinin arka planına odaklanıyor. Günümüzde yükselen aşırı sağ ve radikal hareketleri doğru tahlil edebilmek için kültürel ve siyasî geçmişlerini doğru okuyabilmek oldukça önemli. Sezer, makalesinde, faşist hareketlerin geçmişteki yükselişiyle günümüzdeki siyasal ve ekonomik süreçler arasındaki ilişkiye dikkat çekiyor.
Mustafa Said Kurşunoğlu, “Roma Civitas’ından Modern Batı Sivilizasyonuna Uzanan Tarihsel Üçleme” başlıklı makalesinde, modern Batı medeniyetinin oluşumunda, Roma’nın “civitas” kavramının etkilerini araştırıyor. Kurşunoğlu, Roma kültürünün, modern Batı düşüncesinin oluşmasında düşünülenden daha etkili olduğunu ileri sürüyor. Bu bağlamda, yazar, Roma’nın Batı üzerindeki etkilerinin çok yönlü ve çok boyutlu bir görünüme sahip olduğunu gösteriyor.
Buraya kadar olan makalelerimiz, İslamofobinin Batı dünyasında ortaya çıkan yüzüyle ilgili. Ancak son dönemde Türkiye’de de İslamofobik birtakım eğilimlerin ortaya çıktığını görmemiz gerek. Bu bakımdan, “Tarihsel Arka Planıyla Türkiye’de İslamofobi” başlıklı yazısında Mustafa Sami Mencet özellikle mizah dergileri ve sosyal medyada İslamofobik bir yaklaşımın yükseldiğini ortaya koyuyor. Bu çalışmanın Türkiye’deki güncel bir soruna parmak basması hasebiyle ayrı bir değer taşıdığını da söylemek mümkün.
Bu sayımızda, dosya içeriğimizle bağlantılı son yazı, Fatih Kahraman imzasını taşıyor. “Koşullu Konukseverlikten Hoşnutsuzluğa: Almanya’da Yükselen Yabancı Düşmanlığını Türk Göçmenler Üzerinden Okumak” makalede, yazar, Avrupa’da yükselen yabancı düşmanlığını Türklerin gördüğü kötü muamele üzerinden değerlendiriyor. Yazar, Avrupa’da aşırı sağın ve yabancı düşmanlığının yükselişinin Türk toplumuna zarar verdiğini örnekler üzerinden anlatıyor.
Bildiğiniz gibi, her sayımızda dosya konusu dışındaki muhafazakarlıkla ilgili nitelikli başka yazılara da yer veriyoruz. Dergimiz, elinizdeki sayısıyla bu açıdan da oldukça nitelikli bir içeriğe sahip. Dosya dışı yazılarımızın ilki, Seçil Mine Türk’e ait. Türk, “Eko-Muhafazakarlığın Doğası” başlıklı çalışmasında, ekoloji ve muhafazakarlığın kesişim kümesindeki “eko-muhafakarlık” anlayışını detaylı bir şekilde ele alıyor. Yazara göre, eko-muhafazakârlık, sahip olduğu potansiyelle önümüzdeki dönemde daha sıklıkla karşılaşılacak kavramlardan biri.
Dikkat çekici bir diğer yazımızın başlığı “Teolojik ve Siyasi Bir Meydan Okuma Olarak İslam ve Yorumu”; yazarı ise Adem Palabıyık. Yazar, makalesinde, Batının İslam ile girdiği ilk tanışma biçimiyle birlikte ortaya çıkan olgusal problemlerin yeniden tartışılması gerektiğini ortaya koyuyor. Palabıyık, bu amaçla, tarihsel metinlerden yola çıkarak Batı dünyasında şekillenen İslam algısının kökenlerini sorguluyor. Buradan hareketle, Palabıyık, İslam’ın “ben idrakini” yeniden üretme çabasının nasıl bir yöntemle olabileceğini tartışıyor.
Bu sayımızın sonuna yaklaşırken Kübra Güran Yiğitbaşı ve Feyza Ünlü Dalaylı imzalı “Suriyeli Mülteci Çocukların Çizgi Film Aracılığıyla Temsili: Unicef Videoları Üzerine Bir Mikro Çalışma” başlıklı makale ile karşılaşıyoruz. Makale, UNICEF tarafından hazırlanan ve sosyal paylaşım sitelerinde yayınlanan kısa videolarda Suriyeli mülteci çocukların temsiline odaklanıyor. Yazarın tespiti, UNICEF tarafından paylaşılan çizgi filmlerde kullanılan unsurların çocuk hedef kitle için uygun olmadığı yönünde. Somut bir soruna parmak basan bu çalışmanın dikkat çekeceğini ümit ediyoruz.
Elinizdeki sayıdaki son makale, “The New Form of the Public-Civil Society Relations and the Welfare State” başlığını taşıyor. Abdurrahman Babacan bu makalesinde bir saha çalışmasından hareketle yerel yönetimlerin “refah devleti” anlayışı bağlamındaki değişen rollerini tartışmakta. İstanbul’un Sultanbeyli ilçesinde yapılan bir araştırmaya dayalı bu çalışma, kuşkusuz konuyla ilgilenen araştırmacılar için yeni kapılar aralanmasına vesile olacaktır.
“Tarihten” kısmında Yahya Afif’in, Sebilürreşad dergisinde yayınladığı “İslâmiyet ve Asrîlik” başlıklı değerlendirme Adem Efe tarafından yayına hazırlandı. Afif bu değerlendirmesinde Türk devlet ve düşünce tarihinde asriliğin/çağdaşlığın Tanzimat Devri’nden bu yana yanlış algılanıp uygulandığını iddia ediyor ve İslam’ın asrilikle bağdaşamayacağı görüşünü eleştiriyor.
Görüldüğü üzere, Muhafazakâr Düşünce, yine okurlarını fikrî açıdan tatmin edecek bir içeriğe sahip. Yazarlarımızın katkıları, okurlarımızın eleştiri ve değerlendirmeleri daha iyi sayılar hazırlamak açısından bizi motive eden en önemli unsurlardan biri. Bu nedenle, her türlü eleştiri, katkı ve değerlendirmeye açık olduğumuzu bir kez daha hatırlatıyor, iyi okumalar diliyoruz.
Bu sayımızı yayıma hazırlarken hepimizi üzen bir vefat haberi aldık. Yayın Kurulu üyemiz Prof. Dr. Hüsamettin Arslan’ı kaybettik. Hüsamettin Hoca, yalnızca bir akademisyen değildi. Aynı zamanda Türkiye’de eleştirel bir sosyoloji geleneğinin oluşmasında ciddi katkısı olan bir fikir emekçisiydi. Hocamızı rahmet ve saygıyla anıyor; ruhunun şad, mekanının cennet olmasını temenni ediyoruz.
Türkiye’nin yakın tarihini şekillendiren siyasi ve entelektüel şahsiyetler içerisinde Said Halim Paşa önemli ve özel ...
DetaylarŞair ve yazar olarak tanımlanan Sezai Karakoç 22 Ocak 1933 yılında Ergani ilçesi Diyarbakır doğumludur. Babası Yasin Bey olup 1. Dü...
DetaylarProf. Dr. Erol Güngör, Türk düşünce hayatının yirminci yüzyıldaki en etkili isimlerinden biridir. Bir akademisyen, ...
Detaylar